Genel

Gülsüm’den Hürmüz’e Nurgül Yeşilçay

Yazan: Dila Özsoy

İlk oyunculuk denemesi, henüz çocukken her evcilik oyununda yer verdiği dudağını aşağı sarkıtarak konuşan Bakkal İsmail Amca’yı taklit etmek olan Nurgül Yeşilçay, şimdilerde 7 kocayı da idare etmeyi başaran fettan, işveli bir kadın rolünde çıktı karşımıza. İzleyen herkesin zihninde bir tat bırakan İkinci Bahar dizisinin asi genç kızı Gülsüm olarak hayatımıza giren Yeşilçay, sonraları Seymen […]

İlk oyunculuk denemesi, henüz çocukken her evcilik oyununda yer verdiği dudağını aşağı sarkıtarak konuşan Bakkal İsmail Amca’yı taklit etmek olan Nurgül Yeşilçay, şimdilerde 7 kocayı da idare etmeyi başaran fettan, işveli bir kadın rolünde çıktı karşımıza. İzleyen herkesin zihninde bir tat bırakan İkinci Bahar dizisinin asi genç kızı Gülsüm olarak hayatımıza giren Yeşilçay, sonraları Seymen Ağa’nın Amerika’da tanışıp evlendiği Bahar Karadağ olarak ününü pekiştirdi. Sonra filmler, diziler ve haliyle ödüller ardı arkasına geldi.

1976 yılında İzmir’de doğsa da babasının fanatikliği yüzünden nüfus kâğıdında yalnızca bir kez gittiği Afyon olarak yazılır. 4 yaşındayken ablalarından okuma yazmayı öğrenir. Altı yaşında çarpım tablosu ve dört işlem yapmayı da öğrenince okul hayatı ikinci sınıftan başlar. Aslında üçüncü sınıftan başalatılmak istenir ancak ufak tefek olduğundan babası ikiye başlamasını ister. Elektrikler kesildiğinde babasından dinlediği “Keçi Kız” masalındaki gibi kız gibi mi davranmıştır pek hatırlamasa da keçi gibi inatçı ve asi olduğunu hala dillendirir. Yıllar sonra karşısına bir travesti olarak çıkacak olan ilk aşkıyla, ailesi umursamaz sanıp evden kaçtığında 16’sındadır daha. Evlenmeyi düşündüğü bu aşk uğruna sevgilisiyle beraber bir bungalovda yaşamaya başlar. Gemici düğümleri yapıp satarlar. Ancak bu macera fazla sürmez. Eve geri döner ve döndüğünde anlar ki ailesi tarafından sandığından daha çok umursanmaktadır. Lise dönemlerinde izcilik yapan Yeşilçay’ın buradan öğrendiği tecrübesini hayata geçirdiği yer ise Erzincan depremi olur. “İzciyken oymakbaşı olmuştum. Tam o dönemde Erzincan depremi oldu. Biz yardım etmek için 8 kişilik bir grup olay yerine gittik. Türkiye’nin çok önemli bir gerçeğini, yaşanan sefaleti birebir yerinde görmek çok acı ve üzücüydü” diye anlatır tecrübesini.

Resim yarışmasının ödülü fotoğraf makinesi olunca…

Yeteneği olduğunu söylediği resimden ilkokul 3. sınıftayken katıldığı bir yarışmada derece alması üzerine kopar. Çünkü katıldığı “Barış” konulu bir yarışmada 3. olunca ödül olarak bir fotoğraf makinesi verilmiştir. Fotoğraf çekmek uğruna uzak kaldığı resime, bir gün okuldan eve dönerken öğrencilerine ders veren bir ressamın atölyesinin önünden geçmesiyle lisede dönüş yapar. “Ben de resim yapıyorum benimle de ilgilenir misiniz” diye sorar ressama, o da “resimlerini getir bir bakayım” der. Götürür, adam beğenir ve çırak olarak işe başlar. Lise döneminde 3 yıl boyunca buraya gider. “Rakısını, boyasını, fırçasını, bezini ben alıyordum; karşılığında resim yapıp, pek çok önemli sanat kitabını ödünç alıyor ve sanatçıları öğreniyordum, anlıyordum da. Anlamadığım tek şey ‘Burası Türkiye’ yazan küçük bir kâğıttı. Ne demek olduğunu sorduğumda ‘ilerde anlarsın’ demişti. Anladım.”

En çok özlenen

Bir tiyatrocuya duyduğu platonik aşk yüzünden girdiği önemli bir okuldur Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Ana Sanat Dalı Oyunculuk Bölümü. Aşk platonik olarak kalır ama oyunculuk gerçek olur. Bir gün, üniversitedeyken hiç öleceğini düşünmediği için hep hoyratça davrandığı kişiden şaşırtıcı bir telefon alır. Telefondaki, “Çok iyi niyetli, güvercinlerle, köpeklerle, kedilerle konuşan, rüzgârı dinleyen, gururlu, babama çok âşık, hükümet gibi bir kadın” gibi bitmek tükenmez sıfatlarla anlattığı ve şimdilerde yokluğunda en çok hissedip en çok özlediği kişi olan annesidir. “Asla şikâyet etmezdi. O yüzden ilk kez bir yerlerinin ağrıdığını söylediğinde çok şaşırdım. Okuldan izin istedim. Vermediler. Kötü haberi almakta gecikmedim. Bir hafta sonra okuldan içeri girdiğimde herkesin yüzünde abartı bir iyimserlik, kötü gün dostu görünme hali vardı ve başım sağ olsundu. Hala sağ başım.”

İkinci Bahar’la başlayan yolculuk

Öğrenciyken, “Belki üç beş kuruş kazanırım” diye girdiği ve kariyer basamaklarını daha hızlı tırmanmasını sağlayan “İkinci Bahar” dizisini, “hayatımın şansıydı” diye anlatıyor Yeşilçay. Önemsiz sayılmayacak rollerden birini oynadığı, 1998 yılının en beğenilenlerinden olan İkinci Bahar dizisinde Türkan Şoray, Şener Şen, Uğur Yücel gibi isimlerle çalışmak da ayrı bir şanstır Yeşilçay için. Böylesine önemli isimlerle çılışırken bir yandan “cool” gözükmeye çalışıp, bir yandan çaresizlik içinde abuk sabuk şeyler yaptığı için bildiği her şeyi birbirine dolayıp “nerden bulduk bu kızı” izlenimi yaratmakta gecikmez. Neyse ki çabuk toparlanır. “İlk kaşım alındığında İkinci Bahar dizisinin setindeydim. Ve benim için başka bir dönemin başladığını anladığım andır” diye anlatıyor o zamanları. Yeşilçay’ın kariyerini başlatan dizi, kendi deyimiyle aslında okul hayatının da ölüm fermanı olmuştur. 6 yıl süren bir maceradan sonra üniversite hayatı Eskişehir’den, içinde diploma olan bir koliyle İstanbul’a taşınır.

Asmalı Konak’ın Bahar’ı

İkinci Bahar’daki Gülsüm rolüyle izleyicinin tanıyıp sevdiği Yeşilçay, 2002 yılında Çağan Irmak’ın yönetmenliğini yaptığı, Türkiye televizyon tarihinin şu ana kadar ki en çok reyting alan Asmalı Konak adlı TV dizisinde Bahar Karadağ rolüyle de artık hafızalara kazınır. Artan ünüyle birlikte daha önce figüranlık yaptığı sinema dünyasına başrol oyunculuğuyla döner. Yine 2002 yılında Teoman’la beraber “Mumya Firarda” filminin esas kızıdır. 2003 yılında Abdullah Oğuz’un yönettiği Asmalı Konak dizisinin devam filmi “Asmalı Konak-Hayat” ta Özcan Deniz’le başrolü paylaşır. Ancak film dizinin elde ettiği bayarıdan pek bir uzak kalınca izleyiciye aradığını veremez. 2004’te Beş farklı yönetmenin yönettiği “Anlat İstanbul” filminde Saliha karakterini canlandırır. Yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın yaptığı Eğreti Gelin filmindeki Kostak Emine rolü ile 2005 12. Adana Altın Koza Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü alır.

Kötü dizinin iyi sonucu: Annelik

Tam her şey güzel giderken senaristi Nuran Devres’in bile yazdığı senaryoyu beğenmediği “Melekler Adası” dizisinde Hande Ataizi ile birlikte yer alır. Yeşilçay için kötü diziden çıkan tek iyi sonuç oğlu Osman Nejat’ın babası olan Cem Özer’le evlilliğini sağlamasıdır. Evlenmelerinden bir yıl sonra 2005’te anne olan Yeşilçay, “Çocuktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. İyi ki de olmuyor. Altını değiştirmek, beslemek değilmiş asıl olay. İki kişilik düşünmeye çalışmak, istediğin zaman çekip gidememeye alışmak zormuş. İki sene alıyor bu fikirlere alışmak” diye anlatıyor anneliğe dair hissettiklerini.

Cannes festivaliyle sınırlar aşıldı

Gülsüm ve Bahar rolleriyle Türkiye izleycisinin tanıyıp sevdiği Yeşilçay, yönetmen Fatih Akın’ın Yaşamın Kıyısında isimli filmiyle sınırlarını aşar. Ayten Öztürk rolüyle izleyicinin karşısına çıktığı Akın’ın 2006 yılı yapımı filmi ertesi yıl 60. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’de “En iyi Senaryo” ödülünü kazanır. “Hayatın tam içine girememiş bazı insanlar vardır ya, ince bir ipin üzerinde yürürler; tutunmakla tutunamamak arasında, ölümle kalım arasında… “Yaşamın Kıyısında” böyle felsefi bir film işte!” diyor oynadığı filme olan beğenisini dile getirirken. Film Cannes’de senaryo ödülü alsa da Yeşilçay’ın başarılı oyunu New York Times’ta bir makaleye konu olur. “Bir lezbiyenin davranış biçimlerini oluştururken üzerinde haftalarca çalıştığım detaylarının her birine dikkat etmiş eleştirmen. Paçalarımı çekip oturmamdan tutun da sigarayı tutma biçimime kadar… İnanılmaz hoşuma giden bir eleştiriydi. O eleştiri pek çok kişinin de dikkatini çekti.”
Ortadoğu’nun en önemli film festivallerinden biri olarak kabul edilen 31. Uluslararası Kahire Film Festivali’nde başkanlığını ünlü İngiliz yönetmen Nicolas Roeg’in yaptığı ana jüride yer alır. Şöhret basamaklarını hızlıca çıkmaktadır Yeşilçay. 2007’de Barış Pirhasan’ın yönetmenliğini yaptığı Adem’in Trenleri filminde Hacer rolünde kusursuz bir performans sergiler. Bu filmdeki oyunuyla 13. Sadri Alışık Ödülleri’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazanır. Ayrıca 15. Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği (ÇASOD) Geleneksel Oyuncu Ödülleri “En İyi Kadın Oyuncu” Ödülü’nü iki ayrı filmde, birbirinden çok farklı iki rolde birden etkili olmayı ve doğal kalmayı başarması nedeniyle Yaşamın Kıyısında ve Adem’in Trenleri filmleriyle kazanır. 5-20 Nisan 2008 de 27.si düzenlenen Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Semih Kaplanoğlu’nun jüri başkanlığını yaptığı ulusal yarışma jürisinde yer alır.

Vicdanları yaralayan film

26 Mayıs 2008’de çekimlerine başlanan Altın Ayı’lı yönetmenimiz Erden Kıral’ın Vicdan adlı filminde Aydanur isimli fabrika işçisi, pavyonda çalışan kadın ve türban takan kadın gibi farklı bir rolde oynar. Buradaki rolü ile 45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne layık görüldü. Ayrıca 46.Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Erden Kral’ın jüri başkanlığını yaptığı ulusal yarışma jürisinde yer alır. Yeşilçay Antalya Film Festivali jürisinde olmaktan aldığı mutluluğu şu cümlelerle anlatıyor “Festival ortamına, birlikte film izleyip yorumlar yapmaya bayılıyorum. Türk sineması nereye gidiyor? Sinemanın son dönemdeki meseleleri neler? gibi konularda da harika fikir sahibi oluyorsun. Bana çok yarıyor. Bir hafta boyunca günde üç film izleyeceğim ve bana iyi gelecek.”

Şimdi de Hürmüz

Son olarak iki yıldır sürdürdüğü tam zamanlı annelikten biraz izin alıp Ezel Akay’ın Gürsel Korat imzalı son filmi olan “7 Kocalı Hürmüz” de Hürmüz’ü oynar. Yeşilçay’a Gülse Birsel, Haluk Bilginer, Erkan Can, Mehmet Ali Alabora, Müjdat Gezen gibi oyuncular eşlik eder. “Pek çok kişinin acaba nasıl bir şey yapmışlar? diye düşünerek filme gideceğini tahmin ediyorum. Titanik’in de sonunu hepimiz biliyorduk ama gidip izledik. Bizim film de öyle olacak” diyor son filminden umutla bahsederken. Ayrıca bu filmin Türk sinemasında pek az yapılan kadın filmlerine iyi bir örnek olacağını ve oldukça fazla izleyici çekeceğini düşünüyor. Nurgül Yeşilçay, aynı zamanda çekilmesi planlanan Vizontele’nin devam filminde yer alacak oyuculardan biri.
Genç yaşta başarıyı yakalamış bir oyuncu o. Sevenlerini kendine hasret bırakmaya hiç mi hiç niyeti yok. Şimdilerde yeni dizisi için Murat Yıldırımla beraber kamera karşısına geçti bile. Bin bir gece ekibinin yapacağı dizide Yeşilçay’ı reklamcı genç bir kadın olarak izleyeceğiz. Bu kadın bir aşiretin yurt dışında okumuş reisiyle karşılaşınca yeni bir aşk serüveni de başlamış olacak. Ne diyelim? Merakla bekliyoruz…

Yorum yazın