Genel

So Café’de ‘zehirlenenler’ anlatıyor

Yazan: Pınar Keleş

Mart 2008’de yedikleri dönerle zehirlenen İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanları, kısmen düzelse de, So Café’nin hâlâ istenen kaliteyi sağlayamadığı görüşünde.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe ve Santral yerleşkelerinde 30 Ekim 2008’de başlayan yemekhane boykotunun nedenlerinden biri de, bazı akademisyenlerin So Café’de yedikleri yemeklerden zehirlendiklerini iddia etmeleri.

Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Zeynep Çatay Çalışkan, 11 Mart 2008 günü yaşadığı zehirlenmenin So Café’de yediği dönerden kaynaklandığını düşünüyor: “Akşam eve gittiğimde rahatsızlandım. Yoğun ağrı, biraz ateş ve ağır bir bitkinlik vardı. Ertesi gün okula geldim ve doğrudan revire gittim, dersim başlayana kadar yaklaşık 1 saat orada yattım. Daha sonra doktorla görüştüm. Doktor, aynı zamanda yemekhaneyle alakalı ortaya çıkan sağlık problemlerinden de sorumlu. Kendisi bu konuyu ele aldı. Ertesi gün dönerden örnek alındı ve kontrole gitti. Bir hafta kadar sonra, dönerdeki bir tür bakterinin çok fazla olduğu tespit edildi. Döner çok erken konuluyor ve uzun bir süre orada bekliyor. Dolayısıyla, bazı bölgelerinde bakteriler yoğunlaşıyor. Daha sonrasında prosedürler tekrar gözden geçirildi. Yemek komitesinde de bu konu konuşuldu.”

Aynı gün, benzer sorunlar yaşayan Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Salih Murat Paker “Zeynep’le beraber ben de döner yedim ve akşam aynı şekilde rahatsızlandım” diyor. Paker “tıp doktoru olduğum için, bunun bir gıda zehirlenmesi olduğunu anladım. Önce, dönerden olabileceği aklıma gelmedi. Ertesi gün, Zeynep’in dönerden zehirlendiğini öğrendiğimde, benim rahatsızlığımın sebebinin de döner olduğunu anladım. Hemen kurum doktoru Hulusi Orhangazili ile görüştüm ve kantindeki yemeklerle ilgili kontroller başladı” diye ekliyor.

“Zehirlenen başkaları da var”

Zeynep Çatay, kantinde yedikleri yemeklerden zehirlenen başka akademisyenlerin de olduğunu söylüyor: “Ben revire gittiğimde, hemşire benden iki gün kadar önce, 12 kişinin de gıda zehirlenmesinden revire gittiğini söyledi. Bunun dışında, benim de kulağıma gelenler oldu. Ancak, bunların her biri tabii ki rapor edilmiyor.” Murat Paker bu iddiayı doğruluyor. “Olay başıma geldiğinde, akademik personele e-posta yoluyla duyurdum. Ve başka akademisyenlerin de, çeşitli yemeklerden gıda zehirlenmesi yaşadığını öğrendim.”

Murat Paker’in e-posta yoluyla 12 Mart 2008’de yaptığı duyuruya ilk cevap İletişim Fakültesi Öğrenci Danışmanı Beyhan Sunal’dan gelmişti. Sunal, 11 Mart günü So Cafe’de yedikleri tavukla, Kuştepe öğrenci işlerinde iki çalışanın ve yine Kuştepe muhasebe ofisinde çalışan iki kişinin rahatsızlandığını duyurmuştu.

Aynı tarihte İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Arsan da tavuktan kaynaklanan bir rahatsızlık yaşadığını söylemiş ve e-posta yoluyla şu mesajı göndermişti. “Sonradan öğrendim ki, aynı gün öğlen yemeği sırasında Kuştepe yerleşkesi kat görevlileri de tavuğun bozuk olduğunu hissedip yemek istememişler ve personel yemekhanesinde So Café yetkilileriyle konuşmuşlar. Aldıkları cevap: ‘Biz yukarıda bu yemeği parayla satıyoruz; kimsenin itirazı yok’ şeklinde olmuş. Bir grup çalışan protesto ederek öğlen yemeği yememişler…”

“Dr. Orhangazili: Gerekli kontrolleri yaptık”

İstanbul Bilgi Üniversitesi Kurum Doktoru Hulusi Orhangazili, şikâyetler üzerine gerekli kontrollerin yapıldığını ve durumu kantin işletmecisine ilettiğini belirtiyor: “Dönerden bir numune alıp İstanbul Bölge Hıfzısıhha Enstitüsü’ne gönderdik. Gelen raporda, bir bozukluk olduğu ortaya çıktı ve bunu firmaya bildirdik. Aynı zamanda, bu durumu üniversitenin web sayfasında, Bilgi Mutfak bölümünde yayınladık. Kantinden de, dönerle ilgili önlem almalarını istedik. Onlar da bunu yaptılar, önceleri döner çok erken konulurken, artık kızartmaya yakın bir zamanda konuluyor. Bu durum da, şikâyetçileri tatmin etti ki, sonrasında şikâyetlerinden vazgeçtiler. Ayrıca kantin işletmesi, el hijyen makinası, el steril havuzu vb. ekipmanlar alarak, ortamdaki hijyeni artırdılar.”

“Beş yıldızlı otellerde olmayan ekipman bizde var”

So Café İşletmecisi Adil Öngel iddiaları “Bir kişi dışında bize şikayet için gelen olmadı” sözleriyle cevaplıyor: “Her gün, her yemekten yaklaşık 400 gram numune alıyoruz ve onları özel hijyen torbalarında, 72 saat boyunca buzdolabında +4 derecede bekletiyoruz. Bu süre içerisinde yemeklerle ilgili herhangi bir şikayet gelirse, numuneler alıp hıfzısıhhaya gönderiyoruz. Döner olayında da aynı şeyi yaptık. Doktorun önerisi üzerine de, gerekli önlemleri aldık.

Adil Öngel, geçtiğimiz günlerde yaşadığı bir olayı ise şöyle anlatıyor “Bir akademisyen, yediği salatadan zehirlendiğini ve bunun da mide ülserine sebep olduğunu söyledi. Bu durumu doktorumuza sorduk. Gelen raporda, her insanın midesinde ülsere neden olabilecek bakterilerin olabileceği, ancak bunun yenilen yemeklerle bir ilgisi olamayacağı yazılıyordu. Bu raporu şikayet sahibi akademisyene gönderdik. Bu işletmede, hijyen kurallarına yüzde 100 uyulduğunu söyleyebilirim. Beş yıldızlı otellerde olmayan malzeme ve ekipmanlar bizde var. İster istemez, her işletmede olabileceği gibi, arada bazı aksaklıklar olabilir. Ama, tüm bunların önlemini en kısa sürede alıyoruz.”

“So Café’ye uzunca bir süre uğrayamadık”

Alınan önlemler “sütten ağzı yananların, yoğurdu üfleyerek yemelerine” engel olamamış gözüküyor. Zeynep Çatay, zehirlenme sonrasında uzun bir süre kantinde yemek yiyemediğini söylüyor: “Asla döner yemedim. So Café’ye de zaten uzunca bir süre uğrayamadım. Şu an da, nadir olarak gidiyorum. Özellikle, kantin işletmecilerinin tavrından rahatsızım. Kendilerinden başka bir alternatif olmadığını düşündüklerinden böyle davranıyorlar. Dolayısıyla, kantinde başlatılan boykotu destekliyorum” diyor.

Murat Paker ise, kantinle ilgili rahatsızlığını şu sözlerle dile getiriyor: “So Café’de bir süre yemek yiyemedim. Şu an da, çok gittiğim söylenemez. Gerçi geçen seneye göre kısmen düzelmeler olduğunu gözlemliyorum. Ama yine de yemek kalitesi düşük.”

Yorum yazın