Genel

Brüksel’den Türkiye manzarası

Yazan: Mert Oynargül

/ Brüksel Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye ilişkileri, yıllardan beri hem medyada hem de sokaklarda, süreçle ilgili uzmanlığı olsun ya da olmasın her vatandaşın en çok konuştuğu konulardan bir. AB’nin merkezinde de Türkiye’nin durumu sıkça konuşulan ve hâlâ çözüme kavuşamayan bir başlık olmayı sürdürüyor. Avrupa Parlamentosu (AP), özellikle gelişme raporu adını verdiği, 33 maddenin yer […]

/ Brüksel

Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye ilişkileri, yıllardan beri hem medyada hem de sokaklarda, süreçle ilgili uzmanlığı olsun ya da olmasın her vatandaşın en çok konuştuğu konulardan bir. AB’nin merkezinde de Türkiye’nin durumu sıkça konuşulan ve hâlâ çözüme kavuşamayan bir başlık olmayı sürdürüyor. Avrupa Parlamentosu (AP), özellikle gelişme raporu adını verdiği, 33 maddenin yer aldığı bildirgedeki her maddenin aynı titizlikle yerine getirilmesinin çok önemli olduğunun altını çiziyor. Türkiye, özellikle insan hakları, ekonomi ve demokrasi konularında AB’den gelen uyarılara maruz kalmakla beraber, konulara acilen deyim yerindeyse bir “tamirat yapılması” gerektiğinin altı çiziliyor.

Türkiye gerçekten de, hâlâ parti kapatma gibi konularla uğraşırken daha çok eleştiri ve uyarı alacağa benziyor. Bu tarz ciddi sorunların yaşandığı bir süreçte Brüksel’deki hava da aynı derecede gergin oluyor. Özellikle parlamentonun şu sıralar üzerinde en çok durduğu konu Kıbrıs. Yıllardan beri çözülemeyen bu sorun, Türkiye’nin AB’ye girme sürecini en çok etkileyen olaylar arasında ilk sıralardaki yerini koruyor. Hatta yapılan toplantıların ve süreçle ilgili konuşmaların tümü Kıbrıs sorunu ile başlıyor demek doğru olur. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme sürecinde yaptıklarını takip eden komisyonda yer alan Finlandiyalı Dr. Taneli Lahti, Türkiye’nin AB üyeliğini çok istediğini ve bunun gerçekleşeceğine inandığını vurguluyor. Ancak şu an için bu üyeliği engelleyecek en önemli sorunun Kıbrıs meselesi olduğunu düşünüyor:

“Her iki ülkenin de somut adımlar atması gerekiyor ve artık bu anlaşmazlığın en kısa zamanda çözüme ulaşması gerekiyor. Biz AB olarak bu sorunun ortadan kalkması için elimizden gelenleri yapıyoruz.”

Lahti ayrıca Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB üyesi olması nedeniyle Türkiye’nin bu sorunu çözme konusunda daha fazla çaba sarf etmesi ve yapıcı adımlar atması gerektiğini de vurguluyor. Lahti, Almanya ve Fransa’nın Türkiye’nin AB üyeliğine karşı tutumuyla ilgili sorulara ve Türkiye’nin her koşula uyması halinde bile AB’ye girişinde sorun yaşayacağı iddiaları karşısında ise sessiz kalmayı yeğliyor.

Türkiye’nin AB üyeliğini tüm kalbiyle istediğini ve bunun için çaba sarf ettiğini söyleyen isimlerden biri de AP’nin Rum üyelerinden Dr. Eleni Theocharous oldu:

“Türkiye’nin AB’ye girmesinden çok mutlu olacağım ve herkes kadar ortadaki Rum sorunun çözülmesini çok istiyorum. Ancak şu bir gerçek ki bunun için Türk tarafına da çok fazla iş düşüyor. Türkler’in Annan Planı’na göre hareket etmemesi lazım. Hatta Annan Planı hiç bir şekilde bu sorunun çözümlenmesinde etkileyici rol oynamamalı. Annan’ın planına karşıyım , çünkü planın Rumların aleyhinde olduğunu düşünüyorum.”

Theocharous bunun dışında demokrasi ve türban olaylarının da Türkiye’nin çözmesi gereken sorunlar arasında yer aldığını söylüyor ve bir AP üyesi olarak türbana karşı olduğunu vurguluyor.

Diğer yandan İngiltere, duruma diğer Avrupa ülkeleri ve özellikle Rumlar’dan biraz daha farklı bakıyor. İngilizler, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda yeteri kadar somut adım attığını ve şu anda Rum kesiminin işi yokuşa sürdüğü görüşünde. Rumlar’ın son olarak Türkiye’nin 6 müzakere başlığının veto edileceği açıklamasının ardından İngiltere de konuyla ilgili bir deklarasyon yayınlayacağını duyurdu. İngiltere’nin yayınlayacağı deklarasyondaki bir madde diğer görüşlerle zıt düşüyor. Açıklamada Türkiye’den sorunun çözümü için adımlar beklenirken niçin aynı adımların Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminden istenmediği de sorulacak.

Kıbrıs sorunu şu an için Türkiye’nin AB yolundaki en önemli sorunu olarak görünüyor ve bu sorunun nasıl aşılacağı konusu epey konuşulacak gibi duruyor. Öte yandan Türkiye, gerek insan hakları gerekse demokrasi adına yaşadığı sorunlarla karnesine her geçen gün bir kırık not daha eklemekten de geri durmuyor.

Brüksel’deki havaya bakılırsa Türkiye’nin gerek Kıbrıs konusunda, gerek demokrasi ve insan hakları konusunda “milliyetçi” kimliğiyle değil daha profesyonel ve yapıcı adımlarıyla öne çıkması gerekiyor.

Her ne kadar aşırı milliyetçi yaklaşımların Avrupa’da çok sıcak karşılanmadığı ve Türkiye’nin AB’ye giriş sürecini olumsuz etkilediği bir gerçek olsa da, Avrupa Birliği’ndeki bürokrasi yada onların deyişiyle “Eurokrasi’nin de eleştirilmesi gereken tarafları var. Örneğin içeride yapılan Türkiye’nin AB üyeliğinin tartışıldığı oturum, 4-5 defa yer değiştirildikten sonra ancak 1 saatte çıkan yaka kartları yüzünden kaçırılabiliyor.

Avrupa Birliği merkezindeki durum böyleyken, “Türkiye bazı konularda haksızlığa uğruyor” demek yanlış olmaz. Ancak eğer bu merkezde Türkiye’nin de söz hakkı olsun isteniyorsa, sorunlara daha yapıcı çözümler bulmak gerektiği de ortada. Demokrasi ve açılım gibi söylemlerin eksik olmadığı bir ortamda Türkiye’nin hâlâ bir çok alandaki yasaklarla uğraşması, bu uzun ve yorucu sürecin daha da uzayacağını gösteriyor.

Yorum yazın