Spor

Büyük takımın büyük hocası: Ersun Yanal

Yazan: Murat Berk Örücü

“Küçük takımların büyük hocası” denilen Ersun Yanal, Fenerbahçe’nin bu yıl kazandığı 19’uncu şampiyonluğuyla artık büyük takımların da büyük hocası.

Hep beklediği ve bu senenin başında aldığı büyük takım çalıştırma şansını çok iyi değerlendirdi. Kariyerinin en büyük başarısını, Fenerbahçe’ye oldukça anlamlı bir şampiyonluk getirerek elde etti. Futbolda bilimin gücüne önem veren bir teknik adam: Ersun Yanal.

Aziz Yıldırım’ın daimi isteklerinden biriydi onu takımın başına getirmek. Onun ve taraftarın gönlünde yatan ön alanda baskı ve hücuma dayalı oyunun Türkiye’deki temsilcisiydi. Öyle ki Brezilyalı efsane Zico’ya, takıma Avrupa kupaları tarihindeki en büyük başarısı olan çeyrek finali göstermesi bile yetmedi. “Takım iyi oynamıyor” yazıyordu Yıldırım’ın adisyonunda. Tıpkı 2007 yılında Fabio Capello’nun Real Madrid’i şampiyonluğa taşıyıp aynı gerekçeyle gönderilmesi gibi…

Hücum futbolun simge ismi

Hücum futbolunun Türkiye’deki simgelerinden biri Ersun Yanal, aynı zamanda bilimi ve teknolojiyi mesleğinin parçası haline getiren nadir isimlerden. Futbolcuların antrenman ve maç istatistikleri, rakip analizleri ve oyuncu seçimlerinde bilimi, işinin her safhasında kullanıyor. Konu hakkında “Eğer sahaya çıktığınız andan itibaren bu 11 kişinin bir olmasını istiyorsanız, güçlü ve detaylı analizler yapmak, birinin eksik kalan yanını diğerinin artılarıyla kapatmak zorundasınız. Ben çağın gereklerinden yararlandım ve yararlanmaya devam edeceğim. Türkiye’nin böyle bir zihniyete, böyle çalışma metotlarına ihtiyacı var” sözlerini kullanıyor.

Ersun Yanal, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü'nde okudu, spor yönetimi eğitimini de aksatmadı. Kariyerine 1990 yılında, doğup büyüdüğü ve bir dönem de oyuncu olarak içinde bulunduğu Denizli’nin ilçesi Sarayköy takımında başladı. 1996’da Denizlispor genç takımını çalıştırdıktan sonra A takımın başına geçti. Burada kaldığı dört yıl içinde Ege ekibi 1998-1999 sezonunu ikincilikle bitirerek Birinci Futbol Ligi’ne yükselmeyi başardı. 1999 – 2000 sezonunun ilk devresinde 27 puan almış, süreç içinde de hem Fenerbahçe hem de Beşiktaş’tan puan kopartmayı başarmıştı. Görevde ayrıldığı 25. hafta sonunda takım, lige yeni yükselmiş bir ekip için çok iyi bir yer olan yedinci sıradaydı ve ligin en çok gol atan ve gol yiyen takımları arasındaydı.

Ankaragücü’nün gücünün kaynağı

2000 yılında başına geçtiği Ankaragücü, Fenerbahçe’nin şampiyonluğu ile tamamlanan 2000 – 2001 sezonunun 32. haftasında Galatasaray’ı deplasmanda 2-1 yendi. Üst üste beşinci şampiyonluğunu isteyen sarı-kırmızılı ekibi yarışı dışında bırakan Ankaragücü, böylelikle ligin sonucuna doğrudan etkide bulunmuş oldu. Sarı – lacivertli ekip sezonu altıncı sırada bitirdi.

Bir sonraki sezona deplasmanda 8-1’lik Antalyaspor ve sahasında 6-0’lık Malatyaspor galibiyetleriyle başlamış, sezon sonunda şampiyon olan Galatasaray’dan sadece üç gol daha az atmıştı Ankaragücü. Lig bitiminde puan cetveli onları dörüncü sırada gösteriyordu ve bu, kulüp tarihinde ilk kez UEFA Kupası’na katılmak anlamına geliyordu. Yanal’ın sonraki durağı sarı – lacivertli takımın ezeli rakibi Gençlerbirliği’ydi.

Bir başka Ankara takımı: Gençlerbirliği

Gençlerbirliği, İlhan Cavcav başkanlığında ezeli rakibine göre ekonomik açıdan daha rahat bir durumdaydı. Bu ortamda kırmızı siyahlılar, Ersun Yanal’ın oyuncu seçimindeki başarıları sonucu Okan Koç, Soulaymane Youla, Serkan Balcı, Deniz Barış, Filip Daems ve El Saka gibi isimlerle sezonun son sekiz haftasına lider Beşiktaş’ın iki puan ardından üçüncü sırada girdi. Ligin en çekinilen takımlarından biri haline gelen Yanal’ın öğrencileri, sonraki yıllarda Ersun Yanal hakkında kamuyounda yer alacak “takımları sezon sonlarında performans düşüklüğü yaşıyor” algısına destek verircesine son sekiz maçtan sadece yedi puanla ayrılarak şampiyonluk yarışından koptu. O mevsimin şampiyonu Beşiktaş’tan deplasmanda puan kopartan nadir ekiplerden biri olan Gençlerbirliği 76 golle ligin en çok gol atan takımı olurken, Türkiye Kupası finalinde Trabzonspor’a 3-1 ile boyun eğdi.

Sonraki sezon ligde 10. sırada yer alsalar da bu mazur görülebilecek bir durumdu. Zira UEFA Kupası’nda sırasıyla Blackburn Rovers, Sporting Lisbon ve Parma’yı eleyip dördüncü tura kadar yükselmişlerdi. Kupayı sezon sonu müzesine götürecek Valencia ile eşleşen Gençlerbirliği, rakibini Ankara’da 1-0 yenmeyi başarmıştı. Rövanş maçı ise uzatmalar sonucunda İspanyol ekibinin 2-0’lık üstünlüğü ile sonuçlanmıştı.

Ve milli takım

Ankara’daki başarılı iki sezonun ardından 2004 yılında Milli Takım’ın başına görevi Şenol Güneş’ten devralarak geçen Ersun Yanal, görevde kaldığı süre boyunca aldığı sonuçlardan çok oyuncu seçimleriyle gündeme geldi. Hakan Şükür’ü kadrosunda düşünmeyen Yanal bu kararına “Dünya futbolu Ronaldinho, Eto’o, Messi, Rooney gibi hızlı forvetlere döndü. Biz de sistem değişikliği yaptık. Hakan ile hiçbir problemim yok. Bana her zaman saygılı davrandı.” sözleriyle açıklık getirdi.

Ay Yıldızlı ekibin başında 15 maça çıktı ve sekizini kazandı. Akabinde, Haluk Ulusoy’un ardından Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı seçilen Levent Bıçakçı, Yanal ile olan sözleşmeyi fesih etme yoluna gitti. Göreve, bir sene önce Galatasaray’da ayrılan Fatih Terim geldi.

Futbolcu kâşifi

Bir sonraki durağı Manisaspor’du Ersun Yanal’ın. 2005-2006 sezonunun ilk haftalarında göreve geldiği Ege ekibi 30. Haftada, Galatasaray ile çetin bir şampiyonluk yarışında olan Fenerbahçe’yi sahasında 5-3 ile geçti. Gollerden ikisi, bu sezon Fenerbahçe’nin en kilit ismi Caner Erkin’den geldi.

O yıl Eric Gerets yönetiminde kupaya uzanan Galatasaray’ın ileriki yıllarda Türk futbolunun en büyük yıldızlarından biri olacak oyuncusu Arda Turan, söz konusu mevsimde ligin ikinci devresini kiralık olarak Manisaspor’da, Yanal yönetiminde geçirdi. Çoğunlukla sağ bek pozisyonunda oynayan Turan,  bir sonraki sezon yapacağı patlamanın sinyallerini de fazlasıyla veriyordu.

Yanal, oyun içi dinamiklerde bilimi ve teknolojiyi kullanmakta ne kadar titizse transfer konusunda da o denli seçiciydi. Manisaspor döneminde Selçuk İnan, Lukas Zelenka ve Filip Holosko gibi Türk futbolseverlerin oldukça aşina olduğu isimleri lige kazandırdı.

Sonrasında 2007 yılında başına geçtiği Trabzonspor’da, Şenol Güneş yönetiminde ligde iyi bir çizgi yakalayacak Selçuk İnan, Gökhan Ünal, Egemen Korkmaz, Umut Bulut, Gustavo Colman’lı kadronun mimarı oldu. 2008-2009 sezonunun 29. Haftasında takımı üçüncü sıradayken görevden ayrıldı.

2010 – 2011 yılları arasında TFF’de Futbol Genel Direktörü göreviyle yer aldı. A Milli Takım dışındaki tüm takımlardan sorumlu olarak çalışan Ersun Yanal, bu yaş kategorilerindeki takımların A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörlüğü’ne bağlanması kararıyla birlikte görevden alındı. Sonrasında 1,5 sezon Eskişehirspor’u çalıştırdı.

Aykut Kocaman’ın başarılı halefi olmak

Gençlerbirliği yıllarında da Fenerbahçe’ye transferi gündemdeydi, ancak o dönem takımın başına Christoph Daum getirildi. Sarı – lacivertli taraftarların o yıllara ait hatıraları, Gençlerbirliği’nin Fenerbahçe’ye karşı oynadığı müthiş futbol ve aynı derecedeki güzel oyunun neden Kadıköy semalarında görülemediğiydi.  “Daha önce Fenerbahçe’nin kıyısından dönmüştüm. Bu şampiyonluk için 13 yıl bekledim.” diyor Fenerbahçe teknik direktörü Ersun Yanal sarı – lacivertli ekibin 19. şampiyonluğunun ardından.

Hep beklediği ve sonunda Aykut Kocaman’ın halefi olarak aldığı şansı iyi değerlendirdi. Bir yıllık sözleşmeye imza atarak bir nevi “şampiyon ol ya da git” baskısına rağmen bitime üç hafta kala sarı – lacivertli ekibin en erken şampiyonluk rekorunu egale etti.

Yorum yazın