Doğa

“Denizanası artışı küresel ısınmanın değil, kirliliğin sonucu”

Yazan: ssunguroğ[email protected]

Simge Sunguroğlu Marmara Denizi’nde gözle görünür değişiklikler oluyor. Denizanası miktarındaki olağandışı artış, kuşkusuz bunların en göze batanı… Hidrobiyolog Levent Atüz, Marmara Denizi’ndeki değişmeleri algılayabilmek için son 20 yılda yaşananlara bakmak gerektiğini söylüyor: “Bir ortamda organizma türleri arasındaki ilişkiler ne kadar çok yönlü ve ne kadar karmaşık ise, doğal denge olarak nitelendirdiğimiz olay zinciri o derece […]

Simge Sunguroğlu

Marmara Denizi’nde gözle görünür değişiklikler oluyor. Denizanası miktarındaki olağandışı artış, kuşkusuz bunların en göze batanı… Hidrobiyolog Levent Atüz, Marmara Denizi’ndeki değişmeleri algılayabilmek için son 20 yılda yaşananlara bakmak gerektiğini söylüyor: “Bir ortamda organizma türleri arasındaki ilişkiler ne kadar çok yönlü ve ne kadar karmaşık ise, doğal denge olarak nitelendirdiğimiz olay zinciri o derece sağlam ve sağlıklı bir yapıya sahip olacaktır. Şayet bir ekosistemde herhangi bir tür grubu, doğal dengeyi etkileyecek ölçülerde çoğalırsa sistemin öteki üyeleri arasında bir veya birkaçı, bu çoğalmayı normal boyutlara indirmek için çabalar. Böylece avlayan-avlanan arasındaki denge yeniden kurulur. Bu durum, dünya üzerinde canlı varıkların oluşumundan beri işleyen son derece düzenli denge mekanizmasıdır.’’
Ancak Artüz’e göre bu mekanizma insanoğlunun çevre üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle artık işlemiyor. Denize bırakılan endüstriyel ve evsel atıklar doğal dengeyi bozan en büyük düşman.

Kirlilik ve dış etkenlerden kurtularak yaşamayı başaran türlerin ise fert adetlerinde artış gözleniyor. Geçtiğimiz senelerde denizi kırmızıya boyayan yakamozlardaki artış, belirli bölgelerdeki bazı deniz yosunlarında sirkülerde düzenleme yapılmasını gerektirecek boyutlarda artış, iki üç yıl önce memnuniyetle karşıladığımız lüfer, palamut gibi ekonomik türlerdeki geçici artış bu durumun örnekleri.

Denizdeki oksijen sorunu

Artüz’ün dikkat çektiği bir başka konu da denizdeki oksijen oranının azalması. 2006 yazında Marmara Denizi’nin su kalitesiyle ilgili gerçekleştirdikleri araştırmanın ön sonuçlarına göre, sudaki asit derecesini gösteren Ph seviyesi normalde 7,9 ile 8,1 arasında olması gerekirken, 6,9’ olarak belirlendi. Ph seviyesinin 7,0’nin altına düşmesi, sudaki asit seviyesinin arttığını gösteriyor. Bu da suyun kirlendiğini ve canlılar için bir tehdit oluşturduğunun kanıtı. Artüz, “Canlıların yaşamlarını sürdürebilmesi için deniz suyunun litresinde 5 miligram oksijen bulunması gerekir. Marmara Denizi’nde canlıların yaşayabileceği su katmanının derinliği 1970’te 70 metre civarında iken, 1982’de 40 metreler civarına, 2006’da ise 6-7 metreye düştü’’ diyor.

Levent Artüz küresel ısınmanın, deniz analarının artışında etkili olup olmadığıyla ilgili soruyu ise “Küresel bir suçlu aramak yersiz, suçlu alenen ortadadır ve yereldir’’ diye cevaplıyor. Artüz’e göre tek suçlu biz insanlarız: “Suda erimiş oksijen değerlerinin düşüş göstermesi, denizdeki canlıların besin kaynaklarının temelini oluşturan planktonların azalmasına neden oluyor. Marmara’daki 146 balık türünün yok olmasının tek sorumlusu, sadece kendine zarar vermekle yetinmeyen ve başkalarında da derin hasarlar yaratan insanlar.”

Yorum yazın