Sanat

Kameramda cin var: Paranormal Activitiy

Yazan: Meneviş Tozak

Paranormal Activity2007 yılında İsrail asıllı yönetmen Oren Peli tarafından çekilmiş, bağımsız bir korku filmi. Meraklısının “sokak”tan temin edip çoktan seyrettiği film Türkiye sinemalarında bugün gösterime giriyor olsa da, dünyada ikinci bir Blair Cadısı (Blair Witch) fırtınası kopartttı. El kamerasıyla çekilen korku filmi fenomenini yaratan Blair Witch Project, mütevazı bütçesiyle de takdir toplamıştı. (Bu seriyi Halka[The […]

Paranormal Activity2007 yılında İsrail asıllı yönetmen Oren Peli tarafından çekilmiş, bağımsız bir korku filmi. Meraklısının “sokak”tan temin edip çoktan seyrettiği film Türkiye sinemalarında bugün gösterime giriyor olsa da, dünyada ikinci bir Blair Cadısı (Blair Witch) fırtınası kopartttı. El kamerasıyla çekilen korku filmi fenomenini yaratan Blair Witch Project, mütevazı bütçesiyle de takdir toplamıştı. (Bu seriyi Halka[The Ring] ve Ölüm Çığlığı [REC] filmleri izlemişti.) Şimdi 1999’da çekilen o ilk filmin dörtte biri bütçeyle gerçekleştirilen son halkasıyla karşı karşıyayız. Devamını artık siz düşünün…

Paranormal Activity’nin kahramanı genç çift, başlarına musallat olan bir tür şeytanla mücadele etmeye çalışıyor. O “bir nevi şeytan”, baş karakter Katie’yi (Katie Featherston) sekiz yaşından beri tanıyor. “Bir nevi şeytan” geceleri kızın kulağına fısıldayarak onu uykusuz tutuyor, sesler çıkartıp rahatsız ediyor, hatta işi ayağından tutup sürüklemeye kadar götürüyor. Katie’nin “ben herşeyi hallederim bebeğim” kalıplı erkek arkadaşı Micah (Micah Sloat) meseleyi kavrayamamış olsa da durumu toparlamaya çalışıyor. Söz konusu doğa üstü varlığın ne olduğunu anlama isteği Micah’a bir kamera aldırıyor ve o kamera sayesinde biz de sevimli banliyö evinde neler olup bittiğine şahit oluyoruz. Jenerikte karşılaştığımız “Katie ve Micah’ın anısına” yazısı filmde yaşananların gerçok olduğu izlenimini yaratıyor. Ve -benzer örneklerde de sabit olduğu üzere- gizli kamera, bu duyguyu pekiştiriyor.

Film sinema severleri de ikiye bölmüş durumda. Kimileri sinemadan titreyek çıktıklarından bahsediyor, kimi ise aradığını bulamadığından, böyle ucuz bir film için harcadıkları para ve zamana acıdıklarından bahsediyorlar. Ancak hemfikir olunan bazı noktalar var: Paranormal Activity’nin sinema salonlarının karanlık ortamını çok iyi kullandığı ve yönetmen Oren Peli’nin bir korku filmini korkunç yapan teknikleri çok iyi çözdüğü. Çünkü film bir efsanenin ya da hikâyenin peşinden koşmuyor. Sıradan bir çiftin, hepimiz için bir güven ortamını çağrıştırabilicek huzurlu ve güzel evlerine, sıcacık yataklarına “bir nevi şeytan” katarak seyirciyi yavaş yavaş ele geçiriyor.

Yalın çekimlerle tetiklenen gerçeklik duygusu, basit efektler ve başarılı kurguyla sizi içine alıyor. Yönetmen Peli, “gaipten gelen seslerinizi” ve içgüdülerinizi size karşı kullanıyor. Olmayan sesleri kafasında duymayanlarımız ya da genleşen ev aletlerinin küçük tıkırtılarıyla ürpermeyenimiz yok mudur?

Paranormal Activity’yi ilginç kılan bir diğer nokta ise, fazla korku öğesi içermeyen fragmanı. Fragmanda “Tüm zamanların en korkunç filmlerinden biri” duyurusu yapılsa da bu korku filmden sahnelerle değil, filmin gösterime girdiği ilk seanstaki seyircilerin tepkilerinden verilmiş. Sinema salonundaki yapılan çekimlerle “korkmanız garanti altında” mesajı veriliyor. Fragmandaki yükleme, afişlerde ki “yalnız izlemeyin, kabus görmeniz garanti” uyarılarıyla devam ediyor.

Filmin 2007’de çekilmiş olması ve Ekim 2007’de Screamfest Film Festivali’nde yapılan galasının ardından sadece bir kez 2008’de Slamdance Film Festivali’nde gösterilmesi ve daha sonra Paramount Pictures tarafından hiçbir yerde gösterilmemesi, sinemaseverlerin ve özelikle korku filmi izleyici kıtlesinin merakına, tabiri caizse adeta tuz, biber ekiyor.

Gelgelelim korkunç sahnelerin hemen hepsi yatak sahnelerine yığılmış durumda. Ve bu sahneler dışındaki diyalogların anlamlı ve ilgi çekici olduğunu söylemek mümkün değil. Bu boşluk, filmin genel başarısını da etkiliyor.

Paranormal Activity, Amerika’nın bir başka korku klişesi olan Testereserisinin altıncı filmi (Saw VI) ile aynı anda vizyona girdi ve gişede onu açık arayla geride bıraktı. Türkiye’de ne kadar ilgi göreceği merak konusu. Ne de olsa Türk izleyicisi izlediği filmi daha çok sorguluyor.

Yorum yazın