Gündem

Karanlık çağın sonu ve Maestro’nun dönüşü

Yazan: Güventürk Görgülü
Güventürk Görgülü

En kapsamlı Keynes biyografisinin yazarı Robert Skidelsky, mevcut ekonomik kriz karşısında neoliberalizmi ve Keynes politikalarını anlattı.

İktisatta kendi adıyla anılan ekolün kurucusu John Maynard Keynes’in şimdiye kadarki en kapsamlı biyografisini yazan ve önümüzdeki eylül ayında Maestronun geri dönüşü- Keynes ve güncel ekonomik kriz başlıklı kitabını yayınlamaya hazırlanan İngiliz iktisatçı Lord Robert Skidelsky önceki gün Dolapdere’de Chicago Okulu ve neoliberal iktisat teorisini yerden yere vurdu, iktisat biliminin matematikten mümkün olduğunca arındırılması gerektiğini söyledi…

İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün davetlisi olarak 23 Haziran’da Dolapdere Kampüsü’nde konuşan Skidelsky, neoliberal iktisat teorisinin, piyasanın kendi kendine dengeye oturacağı ve devlet müdahalesinin canlanma üzerinde hiç bir etki yaratmayacağı görüşlerini iktisat biliminin karanlık çağı olarak nitelendiriyor.

Keynes’in iki bakımdan önemli olduğunu söyleyen Skidelsky, bunlardan ilkinin “eksik istihdam dengesi” olduğunu söylüyor. Keynes’in, ekonominin kendi kendine dengeye gelmesi ve tam istihdamı sağlaması için hiç bir neden bulunmadığını ortaya koyarak devlete mali araçlarla müdahale yolunu açmasının önemli olduğunu, ancak Keynes’i yalnız bununla sınırlı görmenin de ona haksızlık olacağını ifade eden Skidelsky, Keynes’in esas önemini klasik iktisadın tuzaklarına dikkat çekmesinde görüyor.

Belirsizlik ve risk
“Keynes’in kilit yeniliği, belirsizlik ile risk arasındaki ayrımı yapmasıydı” diyen Lord Skidelsky, bu ayrımın tasarruf eğilimi ile yatırım eğilimi arasında ortaya çıkan farkı açıkladığını anlatıyor:

“Yatırım eğilimi, sermayenin gelir akımının kapitalize edilmesi sonucunda, gelecekteki gelir, faizle elde edilen gelirin üzerine çaktığında oluşur. Ancak risk, bunun gibi aktüeryal bir hesap değildir. Gelecekte şimdiden hesaplayamayacağımız ve öngöremeyeceğimiz riskler ortaya çıkabilir.”

Robert Skidelsky iktisat biliminin gerçek niteliğine kavuşabilmesi için iktisat öğretimi içinde matematiğin ağırlığının azaltılması ve insan davranışına yönelik bilimlere ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyor. 

  Skidelsky belirsizlik karşısında karar vermek için üç varsayımın kullanıldığını söylüyor. Birincisi, İçinde yaşadığımız anın geleceğe ilişkin bir kılavuz olduğu; ikincisi şu anki fikirlerin gelecekteki olasılıkların doğru bir özeti olduğu varsayımı ve üçüncüsü de dünyanın geri kalanının fikirlerine bir ölçüye kadar uygun davranmak gerektiği varsayımı. Yani belirsizlik karşısında, gelecekle ilgili bir “doğruluk” iddiası kabul ediliyor ve eldeki yatırımın ömür boyu ne getireceği biliniyormuş gibi davranılıyor. Bu nedenle herkes ev fiyatlarında yükselme beklerse gelecekte ev fiyatlarının gerçekten yükseleceği düşünülüyor. Oysa bu varsayımlar somut bir bilgiye dayanmıyor ve ortaya çıkan bir risk, kötü bir haber, savaş, darbe ve benzeri bir olay tüm beklentileri tersine çevirebiliyor. Skidelsky borsanın risklere karşı yatırımları likit hale getiren bir ortam sağladığını, yatırıma “likidite güvencesi” verdiğini söylüyor:

“Spekülatörler sürekli bir balon üzerinde çalışırlar. Ama şirketler birer balon haline gelirse bir sorun var demektir. Spekülatörler de beş yıl sonra bir hisse senedinin ne kadar olacağını bilmez. Bilmedikleri için de sürekli satarak elde edebildikleri kadar çok kâr etmeye çalışırlar. Keynes bunu müzik oyununa benzetir. Müzik durduğunda hisse senedi genellikle vergi mükellefinin kucağında kalır.”

Faiz oranıyla denge yaratılamaz
Robert Skidelsky, faiz oranlarının sistemi dengelediği yönündeki neoliberal görüşün de geçersiz bir varsayım olduğunu söylüyor. Eğer teknolojik bir atılım yoksa yatırımın faiz oranına bağlı olacağını, ancak faizlerle oynayarak her zaman ekonomide denge kurulamayacağını vurguluyor. Neoliberallere göre geleceği ilişkin belirsizlik artarsa tasarruf eğilimi de artıyor, artan tasarruf miktarıyla birlikte faiz oranları düşüyor ve düşen faiz oranlarıyla birlikte yatırımlar artarken sistem kendi kendini dengeliyor. Buna karşılık Skidelsky, geleceğin belirsizleşmesiyle daha fazla tasarruf edileceğini ama aynı zamanda, belirsizlik nedeniyle ortaya çıkan likidite ihtiyacının faizlerin düşmesini engelleyebileceğini hatta yükseltebileceğini söylüyor:

“Yeni klasik teoriler gelecek kesinmiş gibi davranırlar ama gelecek kesin değildir ve belirsizlik vardır.”
Merkez bankalarının enflasyon hedeflemesi politikasının bu nedenle istikrarı garanti etmesinin mümkün olmayacağına dile getiren Skidelsky, faizleri düşürmenin tek başına yeterli olmadığının, sermayeyi mali araçlarla ekonomiye katmak gerektiğinin altını çiziyor.

İktisadın karanlık çağı
Skidelsky, Keynes’in mali canlandırma ile ilgili görüşlerini tamamen reddeden Chicago Okulu’nu ve neoliberal görüşleri Paul Krugman’dan yaptığı alıntıyla “İktisat biliminin karanlık çağı” diye nitelendiriyor. Chicago Okulu’na göre devlet, zaten bir şekilde var olan özel tasarrufu kamu eliyle kullandırdığı için, mali canlandırma önlemlerinin çarpan etkisi de sıfır oluyor. Yani devlet burada var olan tasarrufu oradan oraya kaydırmaktan başka bir iş yapmıyor. Doğal olarak da bu eylem ekonomik canlanma üzerinde hiç bir etki yaratmıyor. Skidelsky, neoliberallerin “eksik istihdam” diye bir durumu kabul etmemeleri nedeniyle bu hataya düştüklerini söylüyor.

Mali piyasada türev araçların geliştirilmesinin kaynakların optimum kullanımı açısından gerekli olduğu fikrine de katılmadığını anlatan Skidelsky, menkul kıymetleştirmenin veya finansallaştırmanın yatırımcı açısından elbette daha fazla seçenek yarattığını ama bütün bu araçların gelecekteki belirsizliği ortadan kaldıramadığını söylüyor. Buradan yola çıkarak iktisadın doğa bilimlerine yaklaşmasının sakıncalarını da şöyle dile getiriyor:

“Gelecek geçmişin bir yansıması değildir ve insan toplumlarında geleceğin geçmişten çok az değişik olacağını varsaymak yanlıştır. Doğal düzenle insan düzeni arasında fark vardır ve bu nedenle ekonomi bir doğa bilimi değil, bir ahlak (moral) bilimidir.”

Çin-ABD evliliği sürdürülebilir mi?
Şu andaki gibi fakir ülkelerden zengin ülkelere doğru sermaye akışının da sürdürülebilir olmadığını vurgulayan Skidelsky, Çin’in tasarrufuyla ABD’nin emperyal politikalarının daha ne kadar finanse edebileceğini soruyor. Skidelsky, Amerikan dolarının rezerv para olarak kabulünün sağladığı olanaklarla dev bir askeri makineyi ayakta tutan ABD’nın Obama yönetiminde de bundan vazgeçmeye pek niyetli olmadığını düşünüyor ve dünyanın yeni bir paradigmaya ihtiyacı olduğunu söylüyor:

“Yeni bir paradigmaya ihtiyacımız var. İnsanlar yeni bir Keynes ne zaman gelecek diyorlar. Keynes her zaman çıkmaz ama yapılabilecek bir şeyler de var elbette. Bence lisans düzeyinde tek başına ekonomi öğretilmemeli. Matematiğin ekonomideki ağırlığı azaltılmalı bunun yerine psikoloji, politika gibi insan davranışlarına yönelik bilimlerin ağırlığı artırılmalı. Ekonomistler şu anda insanların nasıl davranması gerektiğini ekonomist gözüyle biliyorlar. Bu düşünce kalıbı bence bir komplo. Bu nedenle ekonomistler gerçek insan davranışlarıyla eğitilmeli ve ilgilenmeli.”

Lord Robert Skidelsky

John Maynard Keynes’in üç ciltlik (1983, 1992, 2000) ödüllü biyografisinin yazarı Lord Robert Skidelsky Warwick Üniversitesi’nde siyasal iktisat alanında Emeritus Profesör ünvanını taşıyor. Interests and Obsessions: Historical Essays (1993), The World After Communism (1995), Beyond the Welfare State (1997), adlı kitapların da yazarı olan Skidelsky’nin The Return of the Maestro – Keynes and the Current Economic Crisis adlı kitabı da Eylül 2009’da yayınlanacak.

Skidelsky değişik siyasi partiler içinde de yer almış bir isim. 1939’da Mançurya’da doğdu, tarih öğrenimi gördü, İngiliz İşçi Partisi ve Sosyal Demokrat parti içinde yer aldı. 1992’de Lord ünvanı alan Skidelsky Lordlar Kamıarası’nda muhafazakar grup başkanı olduğu sırada Muhafazakar Parti’nin başkanı tarafından görevden alındı.

Yorum yazın