Gündem

‘Beni ve yazdıklarımı itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar’

Yazan: HaberVs

HaberVs editörü Ahmet Şık’ın adı OdaTV soruşturmasında geçti, “Ergenekon örgütü tarafından yönlendirilen gazeteci” olduğu iddiası ortaya atıldı. Şık bu iddiaları HaberVs’de yanıtlıyor.

Ergenekon soruşturmasının son dalgasında gözaltına alınan ve ardından tutuklanan OdaTV yöneticilerinin bilgisayarlarında ele geçirildiği öne sürülen bazı belgelerde adı geçen HaberVs editörü Ahmet Şık, kendisiyle ilgili bir karalama ve yıpratma kampanyası başlatıldığını söylüyor. Şık, bu kampanyanın, üzerinde çalıştığı ve yakında yayınlanacak yeni kitabının sanki “Ergenekon örgütü” tarafından yönlendiriliyormuş algısıyla itibarsızlaştırma amacı güttüğünü belirtiyor.

Geçtiğimiz cumartesi günü Hürriyet gazetesinde yayınlanan “PKK’yı ön plana çıkarttın” başlıklı haberde OdaTv Bilgisayarlarından bir takım dokümanların ele geçirildiğine yer verilmiş ve haberin en sonunda da, Ahmet Şık’ın adının geçtiği bölümlerden alıntı yapılmıştı. 

“Şık-Sabri kitap başlıklı belgede Sabri’nin kitap konusunda çekincesi var. İkna etmeye çalışalım. Kitabı seçimden önce yetişmeli. Nedim, Ahmet Şık konusunda görüşsün. Kitaba çalışırken cesur olun. Çıkarma ve ekleme yapmaktan çekinmeyin. Bu kitap Simon’dan daha kapsamlı olmalı. Nedim’i kutlarım. Ahmet’i çalıştırsın. Hanefi çıkacak ve Sabri’ye katılacak. Emin ve Sabri’ye moral verin. Sabri adıyla çıkmasına zorlayın. Seçimden önce yetişsin.”(19 Şubat 2011 Hürriyet)

Bu haberin ardından, aynı gün www.medyasavar.com adlı internet sitesinde yine kendisiyle ilgili asılsız iddiaların yer aldığına dikkat çeken Ahmet Şık, OdaTV’de ele geçirildiği söylenen belgeler arasında hazırlamakta olduğu kitabın dosya adının geçmesinin ve hakkında karalama kampanyası başlatılmasının tesadüf olmadığını düşünüyor:
“Hazırladığım kitap son 20-25 yılda emniyet teşkilatı içinde cemaat örgütlenmesi sürecini anlatıyor. Yazılanlardan anladığım kadarıyla kitabımın bir kopyası birilerinin eline geçmiş ve orada yazılanlar belli ki birilerini fazlasıyla rahatsız etmiş. Bu nedenle beni OdaTV vasıtasıyla ‘Ergenekon örgütü’yle ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Böylece ‘birilerinin’ bana bu kitabı yazdırdığı iddiası dillendirilerek kitabın tarafsızlığı ve objektifliği gölgelenmeye, itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.”

Uzun bir süredir telefonlarının dinlendiğini ve bu dinleme-izleme faaliyetinin kitap çalışmasıyla birlikte daha da sıkılaştığını düşünen Şık, kitabı hazırlarken gazete arşivlerinden, dava dosyalarından, dosyalardaki belgelerden yararlandığını ayrıca Emin Aslan, Sabri Uzun ve Hanefi Avcı gibi emniyet içinden isimlerle de görüştüğünü, kitap çalışması yapan bir gazeteci icin de bu görüşmelerin son derece normal olduğunu ifade ederek asıl sorulması gereken sorunun “000Kitap” adıyla kaydettiği kitap dokümanının nasıl olup da OdaTv’ye veya başka bir yere gittiği sorusu olduğunu söylüyor.

Soner Yalçın ve OdaTV ile de kitabım için görüştüğüm emniyet müdürleriyle de tamamen farklı görüşleri savunan, dünya görüşü açısından aramızda hiç bir ortak nokta bulunmayan, kendini “sosyalist” olarak tanımlayan bir gazetecinin, varlığı iddia edilen belgedeki gibi bu insanların yönlendirmesiyle bir kitap yazacağını ileri sürmek akla ve mantığa sığmaz” diyen Şık, Posta gazetesi yazarı Nedim Şener’in de meslektaş olarak tanıdığı ve saygı duyduğu bir insan olduğunu ancak belgede iddia edildiği gibi aralarında “Ahmet’i çalıştırsın” gibi bir ilişki olmayacağının da kendilerini tanıyan herkes tarafından bilindiğini söylüyor.

“İddialar bana sorulmadan yazılıyor

Ahmet Şık hakkında “Provokatör ve örgüt üyesi” gibi iddiaların yer aldığı Medyasavar adlı internet sitesinin künye bölümünde Genel Yayın Yönetmeni olarak Abdullah Küçükaytekin adı görünüyor. Haber ve öneriler için bir elektronik posta adresinin yer aldığı sitede reklam vermek için de bir mobil telefon numarası bulunuyor. Sitenin yönetim yeriyle ilgili başka herhangi bir adres ve telefon numarası da yer almıyor. Şık, sitedeki mobil telefonu arayarak sitenin yayın yönetmeni olarak görünen Abdullah Küçükaytekin’le yaptığı görüşmeyi şöyle aktarıyor:

“Sitedeki mobil telefonu aradığımda açan kişi kendisinin Abdullah Küçükaytekin olduğunu söyledi ve sitenin sahibi olduğunu doğruladı. Hakkımdaki iddialardan haberli olmadığını, beni tanımadığını ve bu yazı siteye girildiği sırada yurtdışında olduğunu söyledi. Yazıyı çalıştığı editörlerden birinin hazırladığını söyleyen Küçükaytekin, ‘Biriyle ilgili bu kadar ağır iddialara herhangi bir dayanak olmadan ve bu kişiyle konuşmadan nasıl yer verirsiniz?’ soruma ise ‘maalesef oluyor böyle şeyler’ yanıtını verdi. Ben de kendisiyle mahkemede görüşeceğimizi söyleyerek kapattım.”

Gazeteci Ahmet Şık, “hiçbir maddi temeli bulunmayan, tamamen beni ve kitabımı karalamaya yönelik” diye nitelendirdiği bu iddiaların yer aldığı siteyle ilgili tüm yasal haklarını kullanacağını, sitenin yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunacağını ve yayının engellenmesi için mahkemeye başvuracağını belirtiyor. Bunun yanında OdaTV bilgisayarında ele geçirildiği öne sürülen dosyalarda yer alan iddialarla ilgili yapılan haberler ve yazılan köşe yazılarında hiç bir gazetecinin görüşünü sormak için kendisini aramamasını da gazetecilik etiği açısından eleştiriyor:
“Hürriyet gazetesi’nde yer alan iddialarla ilgili haberi yapan arkadaşımız başta olmak üzere, daha sonra konuyu köşelerine taşıyan ve benle ilgili imalı sorular soran yazarlar da bir telefon açıp ‘Ahmet bu iddialarla ilgili ne diyorsun?’ deme gereği duymadılar. Bunun nasıl bir gazetecilik anlayışı olduğunu da sormak, sorgulamak gerekiyor. Bana açık seçik bir komplo kuruluyor ve beni uzaktan yakından tanıyan gazetecilerin hiç birisi bu komplodaki iddialara yer verirken işin aslını astarını sorgulama gereği duymuyor…”

Yorum yazın