Doğa

Çiftlik çipuralarını tatlı su öldürdü

Yazan: ssunguroğ[email protected]

Simge Sunguroğlu Muğla’nın Milas ilçesi kıyılarında son iki hafta içerisinde yaklaşık iki milyon çipuranın ölmesi, yıllardır tartışılan balık çiftlikleri konusunu tekrar gündeme getirdi. Toplu ölüm, çiftliklerin yarattığı kirliliğe ve sudaki okijen miktarının azalmasına bağlanırken konuyla ilgili bilimsel ilk araştırmanın sonuçları 18 Ocak 2007’de, Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi tarafından duyuruldu. Beş bilim adamının Güllük Körfezi’nde […]

Simge Sunguroğlu

Muğla’nın Milas ilçesi kıyılarında son iki hafta içerisinde yaklaşık iki milyon çipuranın ölmesi, yıllardır tartışılan balık çiftlikleri konusunu tekrar gündeme getirdi. Toplu ölüm, çiftliklerin yarattığı kirliliğe ve sudaki okijen miktarının azalmasına bağlanırken konuyla ilgili bilimsel ilk araştırmanın sonuçları 18 Ocak 2007’de, Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi tarafından duyuruldu. Beş bilim adamının Güllük Körfezi’nde gerçekleştirdiği bu araştırmaya göre, körfeze bol miktarda tatlı su girişinin yarattığı termal şok ve ozmotik stres (balıkların vücut sıvısı ile dış sıvı arasındaki dengesizlik), çupiraların ölmesine yol açtı.

Suçlu Sarıçay!

Falkültenin hazırladığı rapora göre ölümler, yaklaşık bir hafta süren şiddetli yağmurlar sonrasında meydana geldi. Körfeze akan Sarıçay’ın debisinin yağmurla birlikte artması bölgede tatlı su yüzdesini arttırdı. Bu artış, tuzluluk oranını ve su sıcaklığını düşürdü. Çiftliklerin sığ ve sirkülasyona kapalı bir alanda faaliyet göstermesi, balıkların değişimden doğrudan etkilenmesine ve ölümlere neden oldu. Fakültenin dekanı Ahmet Kocataş’a ifadesine göre, tuz oranı ve sıcaklıktaki ani azalma, levreklerden daha duyarlı oldukları için sadece çipuraları etkiledi.

Hastalık kaynaklı ölüm yok

Raporu hazırlayan bilim adamları, Güllük’te Kıyıkışlacık Köyü sahili, Gazalıkuyu bölgesi ve körfezin ortasındaki Ziraat Adası çevresinden balık, su, dip çamuru ve yem örneklerini inceledi. Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr Serap Birincioğlu’nun da katılımıyla yapılan laboratuvar çalışmalarında, birkaç parazite ve insan sağlığını etkilemeyen bazı bakterilere rastlandı. Ancak bu paratiz ve bakteriler, balıkların toplu ölümünü açıklamaya yeterli bulunmadı. Bu yönde araştırmalar devam ediyor. Ölümlerin hastalık kaynaklı olamayacağını belirten Dekan Kocataş, balık hastalıklarının aniden ortaya çıkamayacağını, etkilerinin uzun sürede ortaya çıkacağını söylüyor.

Yemler, karaciğerlerinde yağlanmaya neden oluyor

Yem örneklerinde yapılan incelemelerde ölümlere neden olacak herhangi bir bulguya rastlanmazken, balıkların karaciğerinde beslenme bozuklukların neden olduğu şiddetli yağlanma tesbit edildi. Araştırma, Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Doç. Dr. Erol Tokşen, Yrd. Doç. Dr. Ali Yıldırım Korkut, Araş, Araştırma Görevlisi Okan Kamacı, Araş. Gör. Egemen Nemli ve Adnan Menderes Üniversitesi’nden Prof. Dr Serap Birincioğlu tarafından yapıldı.

20 yıldır tartışılıyor

Ülkemizde kültür balıkçılığı, yaklaşık 20 yıllık geçmişe sahip. Türkiye’de çoğu Ege sahillerinde olmak üzere, toplam 236 ruhsatlı balık çiftliği var. Sektörde yaklaşık 25 bin kişi çalışıyor. Üretilen balıklar genellikle ihraç ediliyor ve yıllık yaklaşık 1 milyar dolar girdi sağlıyor.
Balık çiftlikleri, ilk günlerden beri tartışma konusu. Turizmciler, çevreciler ve hatta Çevre ve Orman Bakanlığı, kirlilik yarattığı gerekçesiyle kıyılarda kültür balıkçılığına karşı çıkıyor.

Diğer taraftan çiftlik sahipleri ve su ürünleri mühendisleri söylenenlerin bahane olduğunu, otel ve ev inşa etmek için balık çiftliklerini kaldırmak istediklerini söylüyor. Hatta Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, balık çiftliklerinin kirlilik yaratmadığını, çünkü denize bırakılan yem ve dışkının organik olması nedeniyle doğal ortamda kısa sürede geri dönüştüğü yönünde bir açıklama da yaptı. Buna karşılık Çevre Bakanlığı, 24 Ocak 2007 tarihinde balık çiftliklerinin derin sulara taşınması için bir tebliğ yayınladı. Tebliğ üzerine çiftlik sahipleri tekrar itiraz ederek taşınmaları için yer gösterilmediğini ve verilen sürenin çok kısa olduğunu öne sürdüler. Tartışma büyüyerek devam etti ancak geride kalan bir yılda bu konuyla ilgili herhangi bir gelişme kaydedilemedi.

Yorum yazın