Sanat

Türk sinemasına “40” dopingi

Yazan: Mine Savaş

Türk sineması son yılların en hareketli dönemlerinden birini yaşıyor. Sezonun açılmasıyla birlikte toplam 71 Türk filmi, beyaz perdede yerini alıyor. Emre Şahin’in senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı ilk uzun metrajlı filmi “40” ise bunlardan biri. 40 için “Ne sanat ne de kitlelere hitap eden bir film” tanımlaması yapan Şahin, filmiyle Türk sinemasındaki boşluğu doldurduğunu ve sinema […]

Türk sineması son yılların en hareketli dönemlerinden birini yaşıyor. Sezonun açılmasıyla birlikte toplam 71 Türk filmi, beyaz perdede yerini alıyor. Emre Şahin’in senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı ilk uzun metrajlı filmi “40” ise bunlardan biri. 40 için “Ne sanat ne de kitlelere hitap eden bir film” tanımlaması yapan Şahin, filmiyle Türk sinemasındaki boşluğu doldurduğunu ve sinema sektörüne farklı bir bakış açısı getirdiğini söylüyor.

40, hemşire, taksici ve Paris’e gitmek isterken İstanbul’da sıkışıp kalan Nijeryalı mültecinin bir “çanta” altında toplanmasını anlatıyor. Hollywood’un ünlü dizisi Heroes’un oyuncularından Ntare Mwine, dizilerin dizisi Yaprak Dökümü’nün ünlü karakteri Ferhunde, yani Deniz Çakır ve Ali Atay başrolleri paylaşıyor. Türk-Amerikan ortak yapımı film, Altın Portakal Film Festivali’nde Behlül Dal Jüri Özel Ödülü’ne lâyık görüldü.

Şahin’in ilk uzun metrajlı filmi olması ve festivalden ödül alması dışında 40’ın teknik açıdan önemli bir ilki daha var; O da filmin 35 mm yerine red kamerayla (Redcam) dijital olarak çekilmesi. Mevcut teknolojiyle sinemada en yüksek kalitede dijital görüntüyü alabilen kamera olan redcam, Türkiye’deki uzun metrajlı filmlerde henüz kullanılmıyor. Zira red ile çekilen filmler, disiplinli çalışmayan ve montaj için iyi bir bilgisayara sahip olmayan yönetmenlerin kâbusu olabiliyor.

Emre Şahin’in ilk filminde bu yeni teknolojiyi kullanmaya cesaret etmesi belki de onun, Hollywood’da yetişmesiyle ilgili. Lisede Amerika’ya giden Şahin, Boston’da bulunan Emerson Collage’ın Sinema Bölümü’nden mezun oluyor. Öğrenciliği sırasında çektiği ilk kısa metrajlı filmi olan “Fetish” ile Amerika’da “Öğrenci Oscarları” olarak da bilinen EVVY’de En İyi Film ve Kurgu ödüllerini kazanıyor. Daha sonra çektiği ikinci kısa filmi “Çanta” ise New York Film Festivali’nde gösteriliyor ve Beverly Hills Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Görüntü Yönetmeni ödülünü alıyor. İş hayatına Hollywood setlerinde staj ve kamera asistanlığı ile başlayan Şahin, şimdi History ve Discovery Channel, BBC, ABC, NBC, CBS ve MTV gibi kanallara belgeseller de hazırlıyor. Bu arada Emre Şahin’in, gazeteci ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Haluk Şahin’in oğlu olduğunu da belirtelim. Haluk Şahin, Antalya’ya Altın Portakal Film Festivali’ne “40” filminin gösterimi için gittiğinde sinemacı dostlarının şaşırdığını anlatıyor:
“Sinemacı arkadaşlarım Emre’nin benim oğlum olduğunu öğrenince çok şaşırdılar. ‘Neden bize söylemedin?’ diye sordular. Bunu söylememe gerek yok, çünkü Emre benim adımla bir şey yapmıyor, Amerika’da kendi yeteneği ve çalışmasıyla bir yere geldi.”

Emre Şahin, birkaç yıl üzerinde çalıştıktan sonra çektiği 40 filmi için “Sinema sektörü için az maliyetli, fakat benim için maliyeti yüksek bir film oldu” diyor. Yapımcılığını Şahin’in eşi Sarah Wetherbee ve Bülent Yurdakul’un üstlendiği filmin müzikleri de Cem Adrian’a ait. Şahin, 87 dakikalık 40’ı İstanbul sokaklarında 30 günde çektiğini söylüyor. Festivalden sonra ilk olarak Plato Film Okulu’nda gösterilen dram türündeki film, 2010 Mart sonunda vizyona girecek.

Yorum yazın